29 Ekim 2011 Cumartesi

kesik...

moralim bozuk, çarşım kesik, hele bir de sen yoksun ya çok yazık. işte bu. bugünün özeti aslında. sinirlerim ne zmandır ilk kez gün ışığı görüyor. hiç çekilmez bir silüetle hem de. aynaya bakmaya bile sabrım yok. değil kimseyi görmek kendimi bile görmek istemiyorum. deve kuşlarını daha iyi anlıyorum. ama onlar gibi korkmuyorum. aksine cesaret haplarını ardı ardına atmış gibi saldıracak yer arıyorum. öfkemi kusacak kağıt bir de kalem arıyordum. neyse ki onlar şimdi var. harfleri kum taneleri gibi okyanusa dökmek istiyorum. okyanusları dolduracak kadar yazmak istiyorum, durmadan. doldurduktan sonra uzak doğuda bir keşişle çin seddi'ni kum tanelerinden yapmayı planlıyorum. 1,5 milyar kum tanesi yeter mi diye soruyorum; zaman dolu bakışlarda cevabı arıyorum. karpuz kabuğundan gemiler yapan adamdan cesaret alıyorum. içimde gasper noe crononberg ikilisi, şiddet pornografisini bitmek bilmeyen jimmy jib şovlarıyla sürdürüyor.önce yangın yazısının y harfli tüpüyle çocuk seslerini bastırıyorum. kerpetenle 3 haftadır ağrıyan dişimi söküyorum. kimse görmesin diye kanlı meftayı beze sarmayı ihmal etmiyorum ve denize sallıyorum. sonra kendimi bir fransız home party sine atıyorum. uçkur peşinde üç kuruşa aldığım viskiden yudumluyorum.sarhoşluğun denizaltılarında mürettebatı yalnız bırakıp ıslak bir uykuya dalıyorum. uyanıyorum. kokusu burnuma çekilen ezogelin çorbası üzerinde domates kabuğundan çaldığı çavuş rütbeleriyle beni bekliyor.daha fazla bekletmiyorum ve tüm açlığını bavbasına olan kızgınlığıyla bastırmış çocuğa inat, kaşığımı zurnacı düşmanına teslim olmuş çorbaya daldırıyorum. sıcaklık ancak mart ayının güneşi kadar doğruyu söyleyebiliyor. dibi gelmiş saç, asetona hasret tırnak kıvamında. bir amerikalı umursamazlığıyla bir süre seyrediyorum sonra da güzelce mideye indiriyorum. Aptalım. ama karnım doyuyor.muhtmelen son günlerde sosyal medyada en çok konuşulan "aç kal, budala kal" sözünü anımsıyorum. mahkeme soğuğunu yemiş daktilo samimiyetsizliğindeki taziye ilanları gözüme çarpıyor yalnız ve güzel radikal'de. kimsenin tanımadığı, dünyaya faydası var mı yok mu bilinmez birinin ilanı hem de. dünyayı değiştirmiş birinin ölümü var bir de. bir bilişim firması olsam diyorum; bir taziye ilanı da ben öçıkardım gazeteye " dünyamızı değiştirdiğin için teşekkürler" sadece bu. belki de çıkmıştır birileri bir yerde de ben 11'den çıkarıldığını maç saatinde öğrenen bir oyuncu olduğum ve bu sistem içinde oynama(ma)k zorunda olduğum için görmemişimdir diyorum.
burada bir laf var onu da anımsamayı ihmal etmiyorum: "yapcaık bir şey yok, sistem acımasız"... ve ne zamandır izlemek isteyip de izleyemediğim moral bozukluğu ve 31 filminin hatırıma düşmesiyle kala kalıyorum.

08.10.2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder