26 Temmuz 2010 Pazartesi

yırtık pırtık blue jean...


Şöyle başlayalım: çocukluğumun son demlerine tekabül eden dönem; değişimin çığırtkanlıkla, gelişimin ise her ne kullanıyorsan son modelini ve en pahalısını kullanmakla özdeşleştirildiği bir dönemdi… Yeni yeni, daha alengirli cümlelerle bu durumu daha kolay izah edebiliyorum.
Hafta içi saatlerce çalışıp, hafta sonu ise bin bir emekle kazandığı parayı gün ışığının bile gerçek olmadığı yapay bir alışveriş merkezinde, aslında ihtiyacı olmayan şeyleri satın alarak geçiren bilinçsiz insan tipi, bu dönemle beraber ortaya çıkmış ve sosyal mutasyonu iyice hızlandırmıştı.
Bu karanlık dönemde, gerçeklerin pek de farkında olmayan biz masum çocuklar ise tüketim canavarı ebeveynlerimizin gölgesinde artık rutinleşmiş bu değişime ayak uydurmaya çalışıyorduk. Değişim hissedilebilirdi ama onun bilincinde olmak için sanırım biraz daha zamana ihtiyacımız vardı. Karne hediyesi olarak bisiklet alınan dönemler tarihe karışsa da, onun yerine alınan bilgisayar bizi hayal kırıklığına uğratmıyor, aksine hoşumuza gidiyordu. Tetris oynamak da ağaca tırmanmak kadar eğlenceli olabilirdi. Üstelik komşu kızının yeşil benetton kazağı bizim annemizin ördüğünden çok daha güzeldi. Kendi adıma konuşacak olursam ailem için bu tür suçlamaları yapmam pek de mümkün değil. Bir bilgisayarım olmadı o dönemde ya da hafta sonlarımı alışveriş merkezlerinde geçirmedim. Ya da komşu kızının benetton kazağı hiç umurumda olmadı. (Belki komşu kızının benetton kazağı dahi olmadı) Sırf bu yüzden bile ailemi sevebilirim herhalde. İşte böyle karanlık sayılabilecek, benim değerlerimce dejenerasyona uğramış materyalist düzende annemin ördüğü kazak benim için çok daha fazla önemliydi. Tam bu sırada tanıştım eski hırkası, yırtık blue jeani ve yırtık bez ayakkabılarıyla onun. Ben tanıdığımda çoktan Hakk’ın rahmetine kavuşmuştu ama iz bırakmıştı fazlasıyla. Yaşam tarzı Grunge müziğinin mihenk taşlarını oluşturmuş, yeni bir akım başlatmıştı. Punk’ın en asi koluydu Grunge, en isyankâr olanıydı. Öyle ki herkesin boyalı, süslü püslü, bir yığın makyajla bilmem kimin kreasyonunun şu koleksiyonundan bu modelle sahneye çıktığı dönemde onlar şaşılacak şekilde bu öğeleri önemsiz bulmuşlar ve bu önemsiz bulduklarıyla yeni bir akımın öncüsü olmuşlardı. Müzik tarzları, tam müzik kimliğimi oturtmaya çalıştığım zamanlarda imdadıma yetişmiş ve bu kaliteli soundu yakalamama izin vermişti. Gitar riffleri, bas slepleri, soloları, aksak ritimleri dinamik yapısıyla beni cezbetmişti. Ortaokul yıllarımın sonlarında tanıştığım bu adamlar hayatı sorgulamama sebep olup değiştirivermişlerdi beni. O dönemde birçok kişinin hayatlarını değiştirdikleri gibi…

Şimdi ailece gidilen pikniklerin tadı daha tatlı olmuştu, bisikletimi daha hızlı sürmeye, daha hızlı koşmaya başlamıştım sokakta. Daha özgür hissediyordum kendimi. Anneme eski kazaklarımı tekrardan çıkarmasını söylemeyi de unutmamıştım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder